Pts. Eki 2nd, 2023

Özel Eğitim: Ortalama öğrenci özelliklerinden önemli ölçüde farklılaşan öğrencilere sağlanan bireysel olarak planlanmış ve bireyin bağımsız yaşama olasılığını en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen eğitim hizmetleri bütünüdür.Amacı: Bağımsız yaşama olasılığını en üst düzeye çıkarmaktır.

Özür: Bedenin bir bölümünün (bacaklar) ya da organının (göz) işlevini yeterince yerine getirememe durumudur. Özre bağlı olarak kişi çoğu kişinin duyduğu gibi duyamayabilir, göremeyebilir ya da öğrenemeyebilir. Bu sınırlılıklar bireyin toplumsal yaşamını (eğitim ya da iş yaşamı) sınırladığı zaman birey yalnızca özürlü olmakla kalmaz aynı zamanda engellide olur. Bir başka deyişle engel özürlü bireyin toplumsal yaşamın gereklerini yerine getirmede karşılaştığı sınırlılıklardır.

Özrün engele dönüşmesini engellemek için iki temel etmen vardır.

Özel eğitim aracılığıyla özel gereksinimli bireye bilgi ve beceri kazandırmak.2Yaşadığımız çevreyi özel gereksinimli bireyin kullanabileceği hale getirmek.Engellilere yönelik duygu düşünce ve inançlar bu kişilere karşı yaklaşımlarımızı, davranışlarımızı ve onlar için yapılacak düzenlemeleri etkiler.Engellire yönelik duygu, düşünce ve inançlar incelendiğinde kabaca iki genel eğilim dikkati çeker:

1 Engellileri önce insan sonrada gereksinimleri farklı olan insan olarak algılama.(Olumlu tutum).

2. Engellileri önce yetersizlikleriyle görme ve yetersizlikleri ile onların kişilik, davranış özelliklerini ilişkilendirerek algılama.(olumsuz tutum).Engelliler önce insan olarak algılandığında toplumda bağımsız şekilde üretici ve tüketici olarak yaşayabilmeleri için uygun toplumsal düzenlemeler yapılır. Bunun aksine öne yetersizlikleri çıkarıldığında ise toplumda bağımsız şekilde yaşayabilmeleri için gerekli olan düzenlemeler ihmal edilir.Düzenlemeler ve fırsatlar önce yetersizlikleri olmayanlara daha sonra yetersizlikleri olanlara yönelik yapıldığında eşitlik ilkesi zedelenir.Toplumda engellilere yönelik basmakalıp, ön yargılı ve reddedici nitelikleri içeren duygu, düşünce ve inançlarla yoğrulmuş olumsuz tutumlar hala varlığını sürdürmektedir. Son 30 yılda yapılan araştırmalarda yetersizliklerden etkilenenlere yönelik olumsuz tutumların varlığı belgelenmiştir.

ENGELLİLERE YÖNELİK TUTUMLARIN ETKİLERİ

Toplumun yetersizliği olanlara yönelik tutumların onların yaşamlarını sürdürmeleri toplumla uyumlu olmaları ve duygusal anlamda kendilerini değerli ya da değersiz görmeleri çevredekilerle olan sosyal etkileşimlerin niteliğine göre belirlenir. Engelli bireyler çevreleriyle olan etkileşimde kabul edildikleri ve varlıklarının onaylandığı yönünde onay alırlarsa kendilerini diğerleri gibi toplumun bir üyesi gibi görürler. Toplumun farklı kesimlerinde yetersizliği olanlara yönelik olumsuz tutumların varlığı bilinmekle beraber bunların çoğunun engelliler üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak yetersizliği olan bireyle çalışan eğitimci, danışman, rehabilitasyon uzmanı gibi meslek grubu üyelerinin engellilere yönelik olumsuz tutumları bu bireylere sağlanan hizmetlerin kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Yetersizlikten etkilenen çocuklarla çalışan öğretmenlerin onlara karşı tutumları ve onları kabul etme düzeyleri uygulanacak eğitim programının etkili olmasında belirleyici olmaktadır. Öğretmenler yetersizliği olan çocuğu da diğerleri gibi değerli görüp onları kabul ettikleri oranda bu çocukların öğretim yaşamlarını daha donanımlı olarak tamamlamalarına destek olurlar.

TUTUMTutum nesne, kişi ya da düşüncelere yönelik oldukça süreklilik gösteren inanç, duygu, düşünceler bütünüdür. Tutumlar belli şekilde davranma eğilimde olmayı gerektirirler. Çünkü tutumlar içsel önyargıların ya da taraf tutmanın bir yansımasıdır.

Tutumun özellikleri:.

1. .Bir kişinin belli kişi, durum ya da nesnelere yönelik tutumu bilindiğinde bunlarla bir sonraki karşılaşmasında nasıl davranacağı hakkında kestirimlerde bulunabilir. Bir başka deyişle kişiler tutumları doğrultusunda davranma eğiliminde olduğundan davranışlar kestirilebilir..

2. .Tutumlar değişmeye karşı dayanıklılık gösterir. Bir şeye ilişkin benimseme ya da karşı koyma ne denli güçlü olursa o yöndeki eğilimleri değiştirmekte o denli zor olur. Kişiler olay, nesne, durumları belli şekilde algıladıklarında ve bu algıları ödüllendirildiğinde tutumları değiştirmek daha da güçleşir..

3. .Kişinin tutumları üyesi olduğu kümenin ortak tutumundan etkilenir. Kişinin tutumu grubun tutumu değişinceye kadar sürer.

TUTUMLAR ve DAVRANIŞLAR

Tutumlar davranışları kestirmede yeterli değildir. Bir başka deyişle kişinin bir başka kişi ya da durum karşısındaki tutumlarını bilmek o kişinin ileride o kişi ya da durum karşısında nasıl davranacağına ilişkin kesin bir çıkarsama yapmak mümkün olmayabilir. Yani insanlar tutumlarının aksi yönünde hareket edebilirler.

TUTUMLARIN KAYNAKLARITutumlar yaşantılar sonucu öğrenilir. Tutumlar ana babaları taklit ederek ve benzer tutumlar gösterildiğinde onlar tarafından ödüllendirilerek öğrenilir. Politik, ekonomik ve dini konularda çocuklarla ana babaların tutumları arasında benzerlik olduğu gözlenmiştir. Çocukluktan yetişkinliğe geçerken akrabalarımız, arkadaşlarımızdan kişi, kurum ve düşüncelere ilişkin çok sayıda tutum kazanılır. Okulda birlikte olunan kişiler yetişkinliğe geçerken tutumların şekillenmesinde son derece önemli rol oynar. Üniversite ya da askere gidinceye kadar kişiler oldukça homojen ortamlarda yaşamışlardır. Askerde ve üniversitede değerleri çok farklı olan kişilerle bir arada bulunması sonucunda çeşitli kurum ve nesnelere ilişkin tutumlarda değişme gözlenir.

Tutumları Değiştirme: Tutumların değişmesinde iki değişken vardır..

1. .Etkileşimde Bulunma: Duygusal tepkiler, etkileşimde bulunma ve yeni tür davranışlarda bulunmanın onaylanması ile değişir. Yetersizlikten etkilenmiş kişilerle birlikte başarılı yaşantılarla tutumlar değişir..

2. .Bilgilendirme: Tutumlar duygu, düşünce ve inançlardan oluşur. Bilgilendirme yoluyla inanılanlar boyutu değiştirilebilir. İnanılanlar boyutunu değiştirme ilgilenilen şeyin olumlu ya da olumsuz yanları hakkında bilgilerin sunulmasıyla gerçekleşir. Yeni bilgilendirme olmazsa tutumlar değişmez kararlılık gösterir. Yeni bilgilendirme ise işitsel ya da görsel bilgi sağlanması ile gerçekleşir. Bilgi ise inandırıcı olduğu oranda tutumlarda değişikliğe neden olur. İnandırıcı bilgilendirmenin dört öğesi vardır. .

1. .İleten: İletin sahip olması gereken en önemli özellik inanılır olmasıdır. Araştırmalar inanılır olmanın tutum değiştirmede önemli bir değişken olduğunu gösterir. Mesaj ileten olumlu referans verilen bir kümenin elemanı olduğunda bilgiye inanma ve ikna olma oranı artmaktadır. Mesaj teknik bilgilerden arınmış olarak günlük dilde ifade edildiği oranda inandırıcılığı artar. Konunun her iki yanı da gösterildiği oranda inandırıcılık artar. Bilgi kaynağının inandırıcılığı o an içindir. .

2. .Mesaj: Yazılı veya sözlü iletilebilir. Doğrudan etkileşimde bulunmak yolu ile etkileşimde bulmak en etkili yoldur. Kişiler yaptıkları işlerde başarılı olduklarında yaptıkları işlere ilişkin olumlu görüş geliştirme girişimine girerler..

3. .Dinleyici: Mesajın etkililiği dinleyicilerin anlamasına ve dinleyicilerin gereksinimleriyle uyuşacak şekilde mesajın verilmesiyle olasıdır. .

4. .Dönüt: Tutumların sürdürülebilmesi için tutumların onaylanması, tutumlara uygun davranışlar göstermenin sonuçlarının olumlu olması gerekir. Tutumlar kontrol edilmiş ortamlar altında değiştirilebilir. Ancak gerçek yaşam olaylarını kontrol etmek mümkün olmadığı için gerçek yaşamda tutumların değişmesi uzun sürer.

SOMOTOPSİKOLOJİYetersizlikten etkilenmiş kişilerin tutumlarında bedenle davranış arasındaki ilişkileri inceleyen somotopsikolojideki çalışmalar ve bu araştırmaların sonuçları etkili olmuştur. Somotopsikoloji beden ve davranış arasında varolduğu düşünülen sıkı bağın araştırıldığı çalışma alanıdır. Kişilerin davranışları bedensel özelliklerine göre değerlendirilir.

Somotopsikoloji 5 önermeye yanıt aramaktadır..

1. .Bedenle davranış arasında düzenli bir ilişki yoktur..

2. .Beden davranışı biçimlendirir..

3. .Davranış bedeni biçimlendirir..

4. .Davranış ve bedensel özellikleri eş zamanlı olarak bir üçüncü değişken biçimlendirir..

5. .Davranış kişinin etkileşimde bulunduğu çevrenin işlevidir.

Küme Olarak Farklı Olma: İki ayrı kümenin bedensel ve davranışsal özelliklerinin farklı olması bedensel özelliklerin farklılaşmasını davranışsal özelliklerinde farklılaşmasına yol açacağı şeklinde yorumlanamaz. Bu durum ancak farklı bedensel özelliklere sahip bireylerin davranışlarının betimlenmesi yoluyla bazı davranışların farklılaştığı betimlenebilir.

Bağıntı: Bağıntı ilişkisi iki değişkenin birlikte görüldüğü ya da iki değişkenden biri görülürken diğerinin görülmediğini betimler. İki değişkenin düzenli bir şekilde arttığı görülürse olumlu bağıntı, değişkenlerden biri artarken diğerinin azaldığı görülürse olumsuz bağıntıdan söz edilir

.İşlevsellik: Birlikte görülen iki değişkenden birinin oluşumu diğerine bağlıysa ilişki işlevseldir.

Üçüncü Değişkenin Sonucu Olma: İki değişken arasındaki ilişki incelenirken o anda göz ardı edilen üçüncü bir değişkenin bu iki değişkenin arasındaki ilişkiyi etkilemesi sonucunda bu iki değişkenin arasındaki ilişki yön ve şekil değiştirebilir.

Beden Davranış Arasındaki İlişkiyi Açıklayan Önermeleri Bilmenin “Yetersizliği Olan Bireylere Atfedilen Özelliklerindeki” Hataları Belirlemek Açısından Önemi: .

1. .Beden özellikleriyle duygusal davranışsal problemler arasında ilişki kurma eğilimi sonucunda bedensel yetersizliği olan kişilerde rastlanabilen duygusal davranışsal problemlerin bu bedensel yetersizliğin sonucu olduğu yönünde bir açıklama getirme eğilimi yaygındır. Halbuki engelli kişilerde görülebilen her problemin sadece kişinin yetersizliği ile açıklanması mümkün değildir. Bu yaklaşım o problemin ortaya çıkmasına katkı sağlayan diğer problemlerin gözden kaçırılmasına neden olmaktadır..

2. .Bedensel yetersizliği olan kişilerde uyumlu olmanın tümüyle kişiye bağlı olduğu şeklindeki açıklamalar bu kişiler üzerinde gereksiz gerginlik ve baş edilmez sorunlar yaratır.davranış oluşumunu kişiye ya da yetersizliğe bağlamak gerçeği yansıtmamakla birlikte işlevsel değildir.

KÜLTÜRE GÖRE YETERSİZLİK ve ÖZÜRYetersizlik: Yetersizliğin oluşması için iki koşul gerekir..

1. .Davranışı gerçekleştirmek için yeterli bedensel, zihinsel ve kültürel araçtan yoksun olması.

2. .Yaşadığı kültürde bu araçtan yoksun olma kendisini akranlarından daha az yeterli algılamasına yol açması.

Özür: Özrün oluşmasında üç koşul vardır..

1. .Kişinin yaşadığı toplumun beklentileri..

2. .Kişiden yapması istenilen işler..

3. .Yetersizlikten etkilenen kişinin ve diğer kişilerin yetersizliğe vermiş olduğu anlam.

Yetersizlik ve Özür Arasındaki İlişki: Yetersizlik çocuğun yapabildiklerini ya da yapmakta sınırlı kaldığı yeterli olmadığı şeyleri ifade eder. Özür ise çocuğun sahip olduğu yeterlilikler ile toplumun beklentilerini ne ölçüde karşılayamadığı durumlar için kullanılır. Yetersizlik ve özür arasındaki ilişki iki boyutta ele alınır. .

1. .Yetersizlik doğrudan özre yol açabilir.

.2. .Yetersizlikle doğrudan ilgili olmayan diğer davranışlara da özür yayılabilir.Yetersizlik bir işleyiş farklılığına işaret eder. Ancak farklı işleyişlerin yetersizlik olarak algılanmasında toplumun ölçütleri önemli rol oynar.

Yetersizliğin Oluşumunda Toplumun Etkisi: .

1. .Bedensel ve zihinsel işleyiş farklılıkları her zaman yetersizlik olarak görülmez..

2. .Yetersizlik sosyal değer ürünüdür. .

3. .Yetersizlik bağlama göre değişir. Bağlam davranışın oluştuğu yer, zaman, kişiler ve etkileşim tarzlarıdır. Yetersizlik bağlamsal koşullara göre oluşabilir ya da oluşmayabilir..

4. .Toplum davranışı gerçekleştirmek için gerekli araçları belirler kişi bu araca sahipse yeterli, sahip değilse yetersiz olarak algılanır.

Özrün Oluşumunda Toplumun Etkileri: Bedensel farklılıklardan bazıları yetersizlik olmaksızın sosyal özre yol açar. Davranışlardaki sınıflamalar yetersizlik sonucu değildir, toplum tarafından geliştirilen standartlar ya da sınırlamalar sonucudur. Özür yetersizliğin değil toplumsal standartların işlevidir.

Uyum Sorunlarının Oluşumunda Toplumun Etkileri: Yüzdeki benler gibi bazı bedensel farklılıklar becerilerde sınırlılıklara yol açmadığı gibi sosyal özürlere de yol açmayabilir. Ancak bazıları bu farklılıkları bir savunma aracı olarak kullanırlar. Kısaca bedensel görünümdeki farklılıkla duygusal bozukluklar arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Çoğu zaman bedensel farklılıklar duygusal bozukluğun nedeni değil bahanesidir.

Yetersizliğin Uyumsuzluğa Yol Açması: Bir kişide yetersizlik olması o kişide mutlaka uyumsuzluk ya da duygusal bozukluk olacağı anlamına gelmez. Yetersizlikten etkilenmiş olma ile uyumsal davranışlar arasında şöyle bir ilişki vardır. .

1. .Kişi yaşadığı kültürde belli davranışları gerçekleştirmek için gerekli kültürel araçlardan yoksundur ve kişi bunun farkındadır..

2. .Diğer kişilerde yetersizliğin farkındadır ve onu yeterli olarak görmezler. .

3. .Yetersizlikten etkilenmiş kişide diğerlerinin kendisi yeterli görmediğinin farkındadır ve kendini giderek daha az yeterli ve daha az değerli görmeye başlar.

1. ve 2. durumda uyumsuz davranışlar söz konusu değildir.

3. durum söz konusu olduğunda yani kişi kendini değersiz görmeye başladığında uyum ve davranış problemlerinin ortaya çıkma olasılığı artar. Yetersizlikten etkilenmiş kişilerde uyum ve davranış problemlerinin ortaya çıkmasını engellemek için:.

1. .Kişinin Eğitilmesi: bu kişilerin özelliklerine uygun bir eğitim ile becerileri arttırılmalıdır. Kişinin becerileri ne oranda gelişmiş olursa çevrenin yetersizliği algılaması o oranda azalır..

2. .Çevrenin Eğitilmesi: toplumun yetersizlikten etkilenmiş kişilere yönelik basmakalıp önyargılarından arınması onları bir birey olarak kabul etmesi ve değer vermesini sağlayıcı bilgilendirmeler yapılmalıdır.

AÇIKLAMA

Güncel ve tarihsel açıklama:.

Ø .Davranışların güncel açıklamasından kişinin yapısı ve belli nesnelerin özellikleri üzerinde özellikle durulmaz..

Ø .Nesne ve kişilerin böyle davranmasına yol açan güçler ilkeler üzerinde odaklanır..

Ø .Tarihsel açıklamaya göre güncel açıklama daha çok şimdiyi açıklar..

Ø .Güncel açıklamalar daha çok araştırmacılara neye ve nereye bakacaklarını gösterir..

Ø .Geçmişte olan olayları etkilemek mümkün değildir.

.Ø .Günümüzde olan olayları etkilemek olasıdır. .

Ø .Tarihsel açıklama yapacaklara ışık tutmamaktadır. .

Ø .Tarihsel açıklamalar bahanelere götürür. .

Ø .Tarihsel açıklamada inceleme günümüzden geçmişe doğrudur.

Gözlemlere Dayalı (Deneysel) Açıklamalar:Deney yöntemi bilimin temelidir.Deneyde:.

1. .Hipotezin test edilmesi için gözlemlerde bulunma deney yapma .

2. .Gözlemlerden açıklayıcı kuramlar oluşturma Hipotezin test edilmesi için gözlemde bulunma ve deneyler yapma genel ve üretkendir.

Yeterli Açıklamanın Ortak Özellikleri:.

Ø .Bireysel durumlara uygulanabilen genellemelerdir.

.Ø .Çok az sözcükle çok sayıda veri açıklanır..

Ø .Belirli bağlamda oluşan olaylar arasındaki gerekli ve değişmeyen ilişkiyi yansıtır..

Ø .Nesnenin niteliklerinden çok ilişki önemlidir.

Kuramlarla Açıklama:Saha Kuramı:

Yeni Psikolojik OrtamEski Psikolojik Ortam.

Ø .Eski psikolojik ortamda olası tüm davranışlar, zincirin halkaları gibi çok iyi yapılandırılmalıdırlar. .

Ø .Eski psikolojik ortamda kişi olumlu ve olumsuz amaçların yerlerini ve amaca ulaşmak için gelişmesi gerekli engellerlin üstesinden gelme yollarını bilir. Bu durum engelli engelsiz yetişkin, çocuk herkes için geçerlidir..

Ø .Yeni psikolojik ortamda bölgenin tümü yapılandırılmıştır. .

Ø .Olumlu bir amacın oralarda bir yerde olduğuna ilişkin inanç vardır..

Ø .Bu amaca ulaşabilmenin o bilinmeyen bölgeye girmeyi gerektirdiğini kişi bilir..

Ø .Ancak amaca ulaşmayı sağlayacak zincirin halkalarının yerleri ve nasıl aşılacağı hiçbir şey bilmez.

.Ø .Amaç olumlu ve çekici olduğu için artı ve bilinmeyeni örneklemesi nedeniyle itici olduğundan eskiyle gösterilir. .

Ø .Ortam yapılanırken, zincirin halkaları oluşturulurken izleyen davranışlar oluşur ve oluşacak davranışlar kestirilir. .

Ø .Amacı yeri nasıl ve hangi yollardan ulaşıldığı belli değildir..

Ø .Davranışlar yalın değildir..

Ø .Davranışlar çevresel uyaranlardan kolayca etkilenir..

Ø .Kişinin ortam algılaması değiştikçe davranışları da değişir..

Ø .Amaca yaklaşma izlenimi edinmedikçe yapmakta olduğu davranışları daha çok yapar..

Ø .Amaçtan uzaklaştığı izlenime kapıldığına ise davranışları değişir..

Ø .İlk davranışlarda özenli ve dikkatli olur. .

Ø .Sergilediği ilk davranışlarıyla başarısız olursa, daha da özenli ve dikkatli davranışlarda bulunmaya başlar..

Ø .Ortama girdikten sonra ortam yapılandırılırken tekrarlanan deneme yanılma davranışlarına engellemeler eşlik eder. Engellemeler kişiyi duygusallaştırır ve davranışların bozulmasına yol açar..

Ø .Psikolojik güçlerin etkisi yeni amaca ulaşma doğrultusunda olursa, kişi yeni psikolojik ortama girer..

Ø .Amaç çekici hale getirildiğine kişinin yeni psikolojik ortama girmesi için psikolojik güçler devreye sokulmuş olur.

.Ø .Kişi yeni bir psikolojik ortama girdiğinde engelleme ve çatışma yaşar. Engelleme ve çatışmayla duygusallaşma ve davranışlarda bozulma eşlik eder.

Yeni Psikolojik Ortam:.

Ø .Davranış değiştirmeye hizmet eder.

.Ø .Kontrol etme yollarını da yönlendirir. .

Ø .Engelli kişilerin uyumsuzluk göstermesi istenmeye bir şey ise çözümü açık ve belirgindir: O da; engellilerin yaşamlarındaki ortamların yeniliği azaltılır. .

Ø .Özel eğitimci yetersizlikler baş edemez..

Ø .Özel eğitimcinin üzerinde duracağı şey ortamın yeniliği olmalıdır ve bu da özel eğitimcinin üstesinden gelebileceği bir değişkendir. .

Ø .Davranışlarla ilgili olan verilerden davranışlarla ile ilgili kestirimlerde bulunulabilir. .

Ø .Biyofiziksel bedensel verilerden davranış ve uyum ile ilgili kestirimlerde bulunulamaz..

Ø .Yeni psikolojik ortamın dinamiği:.

Ø .Bulunulan ortamın yeni psikolojik ortam olup olmadığını nasıl anlarız?.

Ø .Bunun için bağlam yani nasıl bir ortam hangi kişiler etkileştiğinin incelenmesi gerekir.

.Ø .Engelli bireyler için ortam yapılandırılmış olduğunda ortam yeni değildir. Böylece yeni psikolojik ortamda görülen davranışlar gözlenemez.

.Ø .Bireysel farklılıklar bireyin yetersizliğinin farklı olmasından çok ortamın ve ortamın düzenlenmesinin işlevidir..

Ø .Daha az yeterli daha az destek hizmeti sağlanmış ve yönlendirilmemiş ya da gereksinimi olduğunda diğerlerinden yardım istemek zorunda olan biri kendisini yeni psikolojik ortamda bulur..

Ø .Amacına ulaşma yollarını bilmeyen biri kendisini yeni psikolojik ortamda bulur..

Ø .Yeni psikolojik ortamda gözlenen engelleme ve duygusallaşma davranışlarda bozulmaya neden olabilir.

Engellilerin Yeni Psikolojik Ortamlarla Karşılaşma Nedenleri:

.1. .Olağan yaşantıların sınırlandırılmış olması.

2. .Kültürel araçlardan yoksun olması.

3. .Sosyal uyaran olarak görülme..

Ø .Engellilerin uyum sorunlarının önlenebilmesi, çocuğun yetersizliğinin fark edilmesi, tanısı konduktan sonra aile eğitim programlarının erken çocukluk dönemi ile birlikte başlamasına bağlıdır.

Yeni Psikolojik Ortamlar Ve Uyum Sorunları İçin Öneriler: .

Ø .Kişilerin yapılandırılmış ortamda bulunmalarını sağlamadır..

Ø .Yeniliği azaltmaya hizmet edecek özel beceriler kazandırma..

Ø .Engellemelere hoşgörü geliştirmeyi kazandırma.Ø .Yeni psikolojik ortamlarla karşılaşmanın önlenmesi için amaçlar sınırlandırılabilir.

Sosyal Uyaran Olarak Farklı Değerlere Sahip Olma:.

1. .Yetersizliğe yüklenen anlamlar.

2. .Merak, acıma, sempati duyma, hükmedilme, yardım edilme, görmezden gelinme ya da açıkça reddedilme

Yeniliği Azaltmanın Yolu:.Ø .Engellilere yönelik tutumları değiştirme. Kamuoyu kişileri bedensel ve psikolojik özellikleri ile kimliklendirme yerine insan olarak değerlendirme konusunda eğitmelidir.

.Ø .Yetersizlikten etkilenen kişiyi toplumun beklentileri doğrultusunda belli bazı sosyal becerileri kazandırmasına hizmet edecek şekilde eğitmelidir..

Ø .Yetersizlikten etkilenenlere yönelik tutumlar doğuştan değildir. Sonradan öğrenilmiştir.

Engellilere Yönelik Tutumları Değiştirme: Tutumların değiştirilmesinde farklı bağımsız değişkenlerin etkisine bakılmıştır. Bağımsız değişkenler arasında bulunanlar şunlardır..

1. .Bilgilendirmenin Etkisi: Yapılan bir çalışmada bilgilendirme tutumlar üzerinde bir değişikliğe yol açmamıştır..

2. .Etkileşimde Bulunmamın Etkisi: Araştırmalardan yetersizliği olanlarla olmayanların etkileşimde bulunmaları yetersizliği olmayanların yetersizlikten etkilenmişlere yönelik tutumlarını her zaman değiştirmede etkili olduğunun kesin kanıtları elde edilememiştir..

3. .Bilgilendirme ve Etkileşimde Bulunmamın Birlikte Etkisi: Yetersizlikten etkilenmiş kişilerle soysal etkileşimde bulunma ve yetersizlik durumuna göre bilgilendirilmiş olma, birlikte, yetersizlikten etkilenmiş kişilerin kabul edilmelerini ve onlara yönelik tutumların olumlu olmasını sağlamıştır..

4. .Etkileşimde Bulunma, Bilgilendirme ve Statünün Birlikte Etkisi: Eşit statüde yetersizliği olanlarla olmayanların sosyal etkileşimleri, yetersizliği olan çocuklarla çalışmaları ve yetersizlikle ilgili bilgilendirilmeleri birlikte, yetersizlikten etkilenmiş kişilere yönelik tutumların değişmesini sağlayabilir. Statüsü yüksek ve uyumlu yetersizlikten etkilenmiş kişilerle etkileşimde bulunma ve gerçekçi bilgilendirme gibi çok sayıda bağımsız değişkenin bir arada bulunması, yetersizlikten etkilenmiş kişilere yönelik tutumları tutum ölçeklerinde şans bağlı olmayacak düzeyde değişmesine yol açtığı izlenimini vermektedir..

5. .Tutumların Değiştirilmesinde İletişim Araçlarının Kullanımı: Tutum değiştirmede yazılı metnin okunmasıyla, sununun bizzat dinlenmesi arasındaki sonuç farklılığı sunuların hiçbirinde bilgi kaynağının verilmemiş olması statü faktörüne yorulmuştur..

6. .Panelin Değişik İletişim Araçlarıyla Sunulmasının Etkisi: Yetersizlikten etkilenmiş iyi uyum yapmış kişilerin yetersizlikle ilgili sorunları panelde tartışmaları yetersizlikten etkilenmiş kişilere yönelik tutumların değiştirilmesinde etkili olmuştur. Aynı sununun iyi planlanmış ve kontrol edilmiş iletişim araçlarıyla sunulmasında yetersizlikten etkilenmiş kişilere yönelik tutumları değiştirmede etkili olacağı izlenimini vermektedir..

7. .Değişmiş Tutumların Sürekliliği: Değiştirilen tutumların sürekliliğinde dönütlerin etkisine bakmaya gerek vardır. tutumları değiştirmek kadar tutum değişikliklerinin sürmesini sağlayan değişkenlerin anlaşılmasına olan gereksinim sürmektedir.

By admin